26-27 Haziran 2013 DeKoS Karadeniz Çalıştay Çıktıları

1.SÇD kapsamında Karadeniz için önerilen kıyı suyu yönetim birimleri (water body) listesinin incelenmesi sonucunda alınan karar ve öneriler

  • Baskı, durum ve tipoloji bulguları dikkate alınarak öneri olarak oluşturulan 17 adet Kıyı Suyu Yönetim Birimi (SYB) uzmanlarca incelenerek büyük ölçüde kabul görmüş, Sinop’un batısı ve komşusu olan Bartın için önerilen iki SYB’nin ekolojik olarak benzerliği nedeni ile birleştirilmesine ve toplam 16 adet kıyı SYB’ye karar verilmiştir.
  • Ancak, özellikle Doğu Karadeniz’de yoğunlaşan kıyı yolu yapımları sırasında oluşturulan dolgu alanların kıyı ve deniz tabanı morfoloji ve ekolojisini etkilediği ve bu alanların “büyük ölçüde değiştirilmiş su kütlesi” olarak değerlendirilmesinin gerekebileceği belirtilmiştir. Bu nedenle, Çalıştay sonrası yapılan ön çalışma sonunda belirlenen “kıyı su yönetim birimleri” nin WFD CIS Guidance Doc No.4’e göre incelenerek bir “ön tanımlama” yapılmasının gerekli olduğu düşünülmektedir. Bu çalışma için gerekli sayısal verinin MAM – CBS arşivlerinden oluşturulması ve/veya kurumlardan edinilmesi için girişimlerde bulunulmaktadır.
  • Uzmanlarca dikkat çekilen diğer baskılar;
    • Ordu havaalanı için doldurulan deniz alanı
    • Trabzon stadı için doldurulan deniz alanı
    • Kilyos – Terkos bölgesindeki mevcut kum alım alanları
    • Yakakent ve Sinop arasına planlanan kafes alanları
    • Perşembe bölgesindeki mevcut balık çiftlikleri

2.DSÇD kapsamında “kirleticiler ile etkilerinin” ve buna yönelik Karadeniz bölgesinde var olan bilginin değerlendirilmesi, öneri ve ek çalışmalar

  • Prof Dr. Levent Bat gündem başlığına yönelik detaylı bir litaratür değerlendirmesi ve kirleticilerin etkilerine yönelik araştırma sonuçları sunmuştur. Biyotada (alg, fitoplankton, molusk, midye, farklı balık türleri) ve sedimanda farklı araştırmacı grupları tarafından ölçülen kirletici seviyeleri (metal) uzmanlarca değerlendirilmiştir. Çalıştay sonrası detaylı rapor Çalıştayda sunulan görüşleri (Hg nin degerlendirmeye eklenmesi gibi) de içerecek şekilde Prof Bat tarafından iletilmiştir.
  • Özellikle, tüketilen deniz ürünlerinde ölçülen seviyelerin WHO kriterlerine göre değerlendirilerek İÇD’ye yönelik olarak bir ön değerlendirme yapılması düşünülebilir.
  • Sedimanda “çevre kalite standartlarının“ AB tarafından belirlendiği ve yayınlandığı Prof. Gülfem Bakan tarafından belirtilmiştir. Bu durumda sediman için de İÇD hedefleri tanımlamak ve litaratürde mevcut en güncel verileri bu değerler ile karşılaştırmak mümkün olabilir.
  • Yapılan geniş değerlendirme içinde yer alan araştırmalar oldukça farklı dönem ve grupları içerdiğinden ve yayınlanan bilgiye dayalı olduğu için, kullanılan metodlar arasındaki uyumun en güvenilir şekilde saptanması mümkün değildir. Bu nedenle, özellikle karşılaştırma, hedef / referans belirleme hususlarında azami dikkatin sarf edilmesi ve DeKoS kapsamında hazırlanmakta olan İÇD D8 ve D9 raporlarının bu değerlendirmeyi de sunması beklenmektedir.
  • Yüzey sedimanlarının izlenmesine yönelik olarak “karot” ve “sediman kapanı” ile örnek toplamanın “grab” ile yapılan örneklemeden daha sağlıklı olduğu Prof Bat tarafından belirtilmiştir.
  • SUMAE’nin karasal kaynaklı kirleticilerin etkilerinin takip edildiği farklı çalışmalarının olduğu belirtildi. Kirleticiler-kimyasallar veri envanter çalışmasının SUMAE tarafından da yapılmasının önemli olduğu belirtildi. (SUMAE / MAM)
  • Prof.Dr. Gülfem Bakan tarafından Yeşilırmak ve Kızılırmak delta ve kıyı sularında yapılan kirlilik araştırmaları ile Karadeniz genelinde geçmiş dönemde yapılan seviye ve risklerin değerlendirildiği çalışmaların bir özeti sunulmuştur. Kirlilik çalışmalarında toplam metal değerlerinden ziyade fraksiyonların değerlendirilmesinin gerektiği belirtilmiştir. İzleme sisteminin lokal ölçekte var olan uygun altyapıların ve insan potansiyelinin kullanılmasına yönelik olarak tasarlanması istenmiştir. Elde edilen sonuçların ortak bir veri tabanında birleştirilmesi ile bilginin arttırılmasının mümkün olabileceği vurgulanmış ve izlem-değerlendirme sisteminin bu şekilde biçimlendirilmesi istenmiştir.
  • Kirleticiler-kimyasallar veri envanter çalışmasının 19 Mayıs Ü-Çevre Müh. tarafından da yapılmasının önemli olduğu belirtilmiştir. (OMU / MAM)
  • Uzmanların bu katkıları hazırlanmakta olan DSÇD-Kirleticiler ve etkilerini değerlendirme: İÇD hedef ve göstergelerinin belirlenmesi raporuna girdi oluşturacak ve Proje bitiminde yazarların adları ve katkıları ile birlikte Bakanlık’a sunulacaktır.  

 3.SÇD ve DSÇD kapsamında Karadeniz kıyı ve deniz sularında “ötrifikasyon” değerlendirilmesi ve “kıyı kalite sınıflandırması” çalışması kapsamında yapılanlar, eksiklikler ve öneriler

  • Sınıflandırma çalışmaları kapsamında Trabzon ve Sinop bölgesinde iki zaman serisi veri seti değerlendirilerek, >30 m den derin Doğu-Karadeniz bölgesinde klorofile dayalı 5-kalite sınıfı için sınıf sınır değerleri belirlenmiştir. Çalışmanın, <30 m sığ bölgelerde gerçekleştirilebilmesi için veri eksikliği olduğu belirtilmiştir.
  • Zaman serisi istasyonlarının (tüm denizlerde) devamlılığının sağlanmasının önemi vurgulanmıştır.
  • SUMAE’nin aylık deniz suyu izleme çalışmalarının (klorofil-a ölçümlerinin de bulunduğu) 10 yıl süre ile var olduğu belirtilmiştir. SUMAE ile yapılacak veri envanter çalışmasının bu konuya da katkı sağlayacağı değerlendirilmiştir (SUMAE / MAM)
  • DSÇD kapsamında ötrifikasyon değerlendirmesine yönelik olarak dikkate alınacak göstergelerden olan farklı fitoplankton gruplarının zamana karşı değişimleri ile zararlı türlerin dağılımlarına yönelik çalışma ve bilgiler Prof. Muzaffer Feyzioğlu ve Yard. Doç.Dr. Fatih Şahin tarafından sunulmuştur. Bu sunumlara göre:
    • Dinoflagellat grubu organizmaların tür sayıları ve baskınlıklarının yüzdesi zamana karşı artış göstermektedir ve 2000 li yıllardan sonra diatomlara kıyasla baskın duruma geçmiştir.
    • Zararlı türlere rastlanma sıklığı artış göstermektedir ancak bu organizmalara “bloom” seviyesinde rastlanmamaktadır. 90’ların ortalarında toplam bolluk içindeki ‘’zararlı fitoplankton’’ oranı %20 seviyelerinden 2010 sonunda %50 seviyesinde bulunmuştur.
    • “Red tide” olayları sıkça görülmemekle birlikte son yıllarda yoğun N.scintillans artışları gerçekleşmiştir.
    • Doğu Karadeniz kıyı sularında tuzluluk değerlerinde artışlar mevcuttur ve tür çeşitliliğinde değişimler gözlenmektedir.
    • Synechococcus spp ‘lerdeki artış 2006-07 yıllarında belirgindir.
    • Çalıştay sonrası Fatih Şahin tarafından detaylı bir rapor sunulmuş olup karşılıklı çalışmalar uzmanlarla devam etmektedir. Uzmanların bu katkıları hazırlanmakta olan DSÇD-Ötrifikasyon değerlendirme: İÇD hedef ve göstergelerinin belirlenmesi raporuna girdi oluşturacak ve Proje bitiminde yazarların adları ve katkıları ile birlikte Bakanlık’a sunulacaktır.  

4.Karadeniz kıyı ve deniz sularında DSÇD ile ilişkili “deniz tabanı bütünlüğü” değerlendirilmesi kapsamında öneriler

  • Prof. Murat Sezgin, DSÇD İÇD tanımlayıcılarından olan “deniz tabanı bütünlüğü” ile ilgili göstergelere yönelik veri ve bilgi değerlendirmeleri ile ileriye yönelik çalışmaları içeren bir sunum gerçekleştirmiştir. Biyojenik ve fiziksel substrata yönelik çalışmalarının mevcut olmadığı ve bu açığın ancak habitat haritalama ile doldurulabileceği belirtilmiştir. Bu yönde yandan taramalı sonar ve dip profil çıkartıcılar gibi akustik cihazların yanı sıra yerinde örnekleme ve yoğun kamera sörveylerinin birlikte çıkartılmasının gerekli olduğu belirtilmiştir.
  • Fiziksel hasarlara en çok dip trol ve algarna avcılığının neden olduğu belirtilmiştir. Trole kapalı alanlar olmakla birlikte algarna ile avcılığa (salyangoz av.) kısıtlama olmadığı belirtilmiştir. Ayrıca kıyı bölgelerdeki dolgu alanların yayılımı, deniz tabanı bütünlüğü göstergelerinden olan fiziksel hasarların yayılımı konusunda önemli bir veridir. Bu kapsamda da Madde 1’de belirtilen çalışmadan faydalanılabilir.
  • Ekolojik kalite oranının belirlenmesi ve referans tür listesinin oluşturulması için planlanan Sinop bölgesi çalışmasından da bahsedilerek, bu çalışmadan alınacak sonuçların öncelikle referans alan tür listelerinin oluşturulmasında ve skorlamada (multimetrik indekslerin kullanımı ile sınıflandırma) ve aynı zamanda istenilen hassas/tolerant tür sayısı oranlarının belirlenmesinde kullanılabileceği belirtilmiştir.     
  • SUMAE’nin Hopa – Samsun arasında bentik çalışmalarının mevsimsel olarak gerçekleştirdiği , BENTHIS (AB FP7) Projesi kapsamında trol vd insan aktivitelerinin etkilerinin samsun bölgesinde değerlendirildiği ve benzer yaklaşımın başka bir proje ile tüm Doğu Karadeniz için gerçekleştirilmesinin planlandığı belirtilmiştir.
  • RTE Üniversitesi’nde (Rize) görevli Dr. A. Mutlu Gözler’in Ordu, Trabzon ve Rize’de 2 yıllık kesintisiz bentik çalışmalarının olduğu belirtilmiştir.
  • Prof Sezgin çalışmalarının tümünü detaylı bir rapor halinde sunacaktır. Diğer kurum ve uzmanlarca yapılan çalışmalardaki değerlendirmelerin de hazırlanmakta olan “DSÇD-Deniz tabanı bütünlüğü değerlendirme: İÇD hedef ve göstergelerinin belirlenmesi raporu”na girdi oluşturması var olan tüm çalışma ve kapasitesinin anlaşılması yönünde önemli bir adım olacak ve final ürün Proje bitiminde yazarların adları ve katkıları ile birlikte Bakanlık’a sunulacaktır.  

5.Karadeniz için belirlenen alt alanlarda (poligonlarda) “biyoçeşitlilik” ve ilişkili “iyi çevresel durum” tanımlayıcılarının değerlendirilmesi kapsamında öneriler ve alınan kararlar

  • Karadeniz 5 alt değerlendirme alanı (poligonlar) uzmanlarca kabul edildi. Bunlar; Batı Karadeniz 1, Batı Karadeniz 2, Orta Karadeniz, Kızılırmak-Yeşilırmak Havzaları ve Doğu Karadeniz alanlarıdır.
  • Verilen şematik gösterim EMB koordinatları dusunulerek genisletilecektir.
  • Seçilecek türlerin ekonomik ve koruma /tehdit altında olan türlerden olması tercih edildi.
  • Ekonomik türler için pelajik türlerden hamsi, palamut ve lüfer önerildi. Hamsi ye yönelik bilgi ve verinin daha çok olması (özellikle av verisi olarak) nedeni ile değerlendirmeye alınabilir bulundu, ayrıca stoklarının izlenmesinin gerektiği belirtildi. Diğer 2 tür için araştırmaların arttırılması önerildi. Ayrıca bu grup için istavrit önerildi. Hamsi ve istavrit için Doğu Karadeniz’de SUMAE’nin araştırmaları olduğu belirtildi. Bu konuda SUMAE’den bilgi-verinin sağlanması için talepte bulunulabileceği belirtildi.
  • Ekonomik türler için demersal türlerden mezgit, barbun ve kalkan önerildi. Tarihsel verinin bu türler için var olduğu belirtildi. Bu verilerin içerik ve ait olduğu dönemlerin netleştirilmesi gerekiyor.
  • Koruma altındaki balık türü olarak Mersin balığının değerlendirmeye alınması önerildi. Bilal Akbulut/ Devrim Memiş (İÜ-SÜF) ve Mustafa Zengin’in (SUMAE) konu ile ilgili oldukları ve bilgi/veri temin edilebilecekleri belirtildi. (Saadet Karakulak, Ahsen Yüksek / MAM, SUMAE, İÜ)
  • Kıkırdaklı bir tür olan Raja clavata’nın (red list içinde olan bir vatoz türü) değerlendirme ve izleme kapsamında tutulması önerildi. Aynı şekilde Squalus acanthias’in de özellikle ileride organize edilecek izleme çalışmaları için önerilebileceği belirtildi.
  • Kabuklulardan 2 tür üzerinde duruldu. Bunlar; kumlu alanlarda avcılığı yaygın olarak yapılan Chamelea gallina (Beyaz kum midyesi) ve M. Galloproviancialis’dir.  Mytilus’ün özellikle habitat ve barındırdığı türler olarak değerlendirilmesi önerildi ancak diğer yandan da konudaki uzman eksikliği belirtildi.
  • Memelilerden, tırtak (Delphinus delphis) ve mutur (Phocoena phocoena) önerildi. Dr. Arda M. Tonay’ın konu hakkında uzman görüşünün alınabileceği belirtildi. Bu türlerin avlanması ve yakalanması yasak olduğu için gözle sayılan popülasyon büyüklüğü değerlerinin yeterli olacağı belirtildi. (Saadet Karakulak / MAM)
  • Su kuşları için RAMSAR alanı olan Kızılırmak deltası önerildi. 19 Mayıs Üniversitesi bünyesinde yürütülen çalışmalardan faydalanılabileceği ve Dr. Sancar Başar ile irtibata geçilebileceği belirtildi. (Gülfem Bakan / MAM)
  • Ayrıca, Samsun da Doğa Derneği’nin kuşlarla ilgili süren çalışmaları olduğu belirtildi.

6.SÇD/DSÇD ye yönelik izleme ve değerlendirme programı için yaklaşımlar: Karadeniz izleme programı (Güncel program ve yapılması önerilecek yenilikler)

  • DSÇD’nin coğrafik ve tematik olarak SÇD’ye göre çok geniş olan kapsamı göz önüne alındığında izleme programı bileşenlerinin artacağı ve daha geniş kapasite ve bütçeler gerektireceği açıktır. Güncel program, büyük ölçüde, sadece kıyı sularını kapsamaktadır. Geliştirilecek programın ise Karadeniz’de sınırları belli olan ekonomik münhasır bölgeyi de içermesi öncelikli olarak hedeflenebilir.
  • 2014 yılından itibaren organize edilecek izlemelerin koordineli dağınık enstitüsel yapı ile gerçekleştirilmesinin ve lokal ölçeklerde var olan alt yapı ve uzman kurumların izleme sistemine entegrasyonu çalışmalara önemli bir zenginlik ve bütüncüllük sağlayacaktır. Bu görüş Çalıştay katılımcıları tarafından genel olarak desteklenmiştir.
  • Prof. A.E. Kıdeyş tarafından izlemelerin uzman kurumlar tarafından yapılmasının önemli ve kesinlikle gerekli olduğu belirtilmiştir. Ayrıca, DeKoS Projesi kapsamında geliştirilmekte olan CBS tabanlı veri depolama ve yönetim sisteminin izleme sisteminin bir bileşeni olarak geliştirilmesi ve ileride kullanımının sağlanmasının gerekliliği belirtilmiştir.
  • Daha uzun dönemde izlemelerin koordinasyonundan sorumlu bir izleme enstitünün oluşturulup (örn. Su Enstitüsü yapısı örneklenerek) kurumlar arası işbirliği ile izlemelerin sürekli bütçeli ve kesintisiz hale getirilmesi yönünde çalışmalar yapılabileceği Bakanlık uzmanları tarafından belirtilmiştir.

7.DeKoS Projesi ve çıktılarının 2013 yılında düzenlenecek uluslar arası konferanslarda duyurulmasının önemli olduğu bu nedenle de Eylül ayında Varna’da düzenlenecek ve bildiri sunma süresi 31 Temmuz 2013 tarihine kadar uzatılmış bulunan MARES2020 (http://mares2020.io-bas.bg/?r=choose) sempozyumuna katılım gerçekleştirilmesi tavsiye edilmiştir. 

-A +A